ODAMIZ 50. OLAĞAN GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.

TMMOB Makina Mühendisleri Odasının (MMO) 50. Olağan Genel Kurulu 20 Nisan Cumartesi günü Kocatepe Kültür Merkezinde, Seçimler ise 21 Nisan Pazar günü MMO Eğitim ve Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Divan seçimin ardından Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz açılış konuşmalarını yaptılar. 

Komisyonların seçiminin ardından Oda Yönetim Kurulu Sekreter üyesi Elif Öztürk, 49. Dönem Çalışma Raporunun özet sunumunu yaptı.  

Genel kurulda yönetim kurulunun çalışma raporu değerlendirilip, yeni dönem çalışma programının ana hatları belirlenecek. Pazar günü yapılacak seçimlerde ise Oda yönetim, onur ve denetleme kurulları ile MMO’yu TMMOB genel kurulu, yönetim kurulu, yüksek onur ve denetim kurullarında temsil edecek delegeler seçilecek. Genel kurulun açılış konuşmaları MMO Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından yapıldı.

Oda Başkanı Yunus Yener sözlerine demokrasi, laiklik, eşitlik, emek, barış, adalet ve özgürlük için mücadele eden bütün halkımızla destek ve dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak başladı ve özetle şöyle konuştu: “Genel kurulumuzda, dünyada ve ülkemizdeki gelişmeleri, bu gelişmelerin ülkemiz, halkımız, mesleğimiz, meslektaşlarımız üzerindeki etkilerini hep birlikte değerlendirecek, Şube genel kurulları ve Oda çalışmalarında dile getirilen görüşleri harmanlayacağız. Genel kurul ve seçimlerimiz, totaliter iktidara karşı Cumhuriyetçi, laik, demokratik, halkçı, kamucu/toplumcu bir yanıt olacaktır.

Tarihimizin bütün usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, kayırmacılıklarını, borçlanma ve faiz ödeme düzeylerini, rant politikalarını, vergi adaletsizliklerini kat kat aşan, aynı zamanda halkı işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı ile güçten düşüren bir kötülükler iktidarı, felaketler iktidarı söz konusudur. Serbestleştirme–özelleştirmeler, üretim ile ihracatın ithal girdilere bağımlılığı ve emperyalizmin belirlediği uluslararası işbölümünün dayattığı fason üretim olguları ve iktidarın can simidi olan kuralsızlaştırma ve rant uygulamaları, ülkemizi sanayisizleştirmiş, tarım ürünlerinde kendimize yeterliliği bitirmiş, ithalata bağımlı kılmıştır.

Yeni sömürgecilik ve bu iktidar, ülkemizi iliklerine kadar sömürmekte ve yoksullaştırmaktadır. Kamusal üretim, hizmet ve denetimin tasfiyesi, fason ve esnek üretimin yaygınlığı ile rant eksenli sermaye birikiminin hâkimiyeti; mühendislik hizmet ve uygulamaları ile meslek örgütlerimizi etkilemekte, mühendisliği değersizleştirmektedir.

İktidarın, bırakalım bizlerin yıllardır dile getirdiğimiz önlem uyarılarını, kendi kurumlarının raporlarına da yansıyan depremlere karşı önlemsizliği ve 6 Şubat depremleri sonrası harekete geçmedeki kasdi yavaşlığı, açıklanan 50 bin kişiden çok daha fazla insanın ölümüne ve milyonlarca insanın sefalet koşullarında yaşamasına neden olmuş, halk gene desteksiz kalmıştır. Türkiye birçok uluslararası ölçüm endeksinde narkotrafik, kara para aklama, enflasyon gibi konularda başlarda; eğitim, sağlık gibi konularda ise çok gerilerde yer almaktadır.

Bildiğimiz gibi söz konusu neoliberal ve gerici değişim-dönüşüm sürecine itiraz eden halk muhalefeti ve TMMOB’miz, mevzuat düzenlemeleri ve her türlü antidemokratik uygulama ile etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye bu istibdat rejimine teslim olmayacaktır. Bizim yerimiz, safımız da burasıdır. Safımız, halk egemenliği, eşitlikçi, sömürüsüz, laik, bilimin aydınlattığı ve geliştirdiği, üreten, kamucu/toplumcu temelde kalkınan, barış ve kardeşlik içindeki bir Türkiye ve dünya safıdır. Bu noktada toplumsal muhalefetin bu rejime karşı çıkışının doğru bir içerikle ve doğru bir şekilde sağlanması oldukça önemlidir.

TMMOB ve bağlı Odalarının toplumsal yaşamın bütününe yönelik yurtsever kamucu faaliyetleri, ülkemizdeki tüm olumsuzlukları sergilemiş ve pratikte doğrulanmıştır. Hemen her konu, TMMOB’nin ve diğer dost çevrelerin yıllardır yürüttüğü haklı, onurlu, özverili mücadeleyi sürekli olarak doğrulamıştır. Bu gerçekliğin farkında olarak, önümüzdeki dönemde örgütlü yapımızın toplumsal muhalefetin programatik bir çerçevede etkinleşmesi ve birleşik bir yapıya dönüştürülmesinde bir kaldıraç olarak devreye girmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bu nedenle yeni çalışma döneminde mesleki sorumluluklarımızı daha iyi bir şekilde yerine getirmeyi, örgütlülüğümüzü güçlendirmeyi, saldırılara karşı birlik içinde hazırlıklı olmayı, mesleki uygulama ve kamusal hizmet niteliğimizi yükseltmeyi sürekli olarak gündemimizde tutmalı; meslek alanlarımız üzerinden siyaset yapmaya cesaretle devam etmeliyiz.

Odamızın ve TMMOB’mizin, siyasi iktidarların tasarruflarını bilimsel teknik ölçütler ve kamusal-toplumsal-mesleki yarar süzgecinden geçirerek, ülkenin en karanlık dönemlerinde bile gerçekleri açıklamaktan geri durmadığı gerçeği bizlere rehber olmalıdır. Bundan sonra da hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan bu bağımsız tutum ile örgütsel varlık ve ilkelerimizi koruyan duruşumuzu uyum içinde sürdürmekle yükümlüyüz. Genel kurulumuzun bu yöndeki irade beyanı son derece önemlidir.”

Yener’den sonra konuşan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise “Her yeni dönemde karşımıza daha zor koşullar, aşılması daha güç yollar getiriyor. Son yıllardaki her genel kurulumuzu, bir öncekinden çok daha kötü bir ülke tablosu içinde gerçekleştiriyoruz. ‘Bundan daha kötüsü olamaz’ diye düşündüğümüz her olayın daha kötüsü, kısa bir süre sonra başımıza geliyor” diyerek başladığı konuşmasında özetle şunları söyledi: “Ne yazık ki 100 yıl önce bin bir umutla kurulmuş Cumhuriyet, uzun bir süredir bir karanlığın içerisinde can çekişiyor. Bir asırlık tarihinin belki de en karanlık, en gerici dönemi bu. Açlık, yoksulluk, katliam, zam, zulüm, savaş, iş cinayetleri, faciaya dönüşen afetler…

Cumhuriyet kurumlarının ve birikimlerinin tek tek tasfiye edildiği, cumhuriyetin kurucu değerlerinin tamamen ters yüz edildiği, emperyalizme her alanda bağımlı, halk egemenliği yerine tek adam rejiminin, laikliğin yerine gericiliğin, sosyal devlet anlayışı yerine tarikat-cemaat ilişkilerinin ve parti devleti anlayışının egemen olduğu bir ülke haline getirildik. Tek adam rejiminin halk düşmanı politikaları yaşadığımız hayatı hepimize zehrediyor.

Ekonomiden siyasete, hukuk sisteminden eğitime, tarımdan sanayiye, kamu yönetiminden dış politikaya kadar her alanda derin krizler yaşıyoruz. Herkes gibi kendileri de biliyor ki, bugün tüm ülke tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birisi yaşanıyorsa, bunun nedeni yıllardır uyguladıkları neoliberal politikalardır. Uygulanan özelleştirme politikalarıdır. Üretim ve sanayileşme politikalarından uzaklaşarak ranta dayalı sektörlere yatırım yapılmasıdır. Kamu yararı taşımayan çılgın projelere ve saraylıların lüks yaşamına ayrılan kaynaklardır. Kamu kaynaklarının yandaşlara, 5’li çeteye, cemaatlere, tarikatlara, akraba vakıflarına aktarılmasıdır.

Bütçede bu denli gedik olunca, merkez bankasında bir kuruş para kalmayınca, dış ticaret açığı artınca ekonominin tüm yükü, emeğiyle geçinenlerin sırtına yüklenmiş durumda. Bakın şöyle bir etrafınıza, siyasi iktidar etrafında kümelenmiş bir avucun zenginliğini göreceksiniz. Bir grup sermayedar borçları silinerek, vergi afları getirilerek daha da zenginleşirken, emeği geçinenlerin boğazından geçen tek lokmaya bile göz koyuluyor. Ne için? AKP rejimi ayakta kalabilsin, düzen onların lehine devam edebilsin diye.

Yaşanan bu kriz tüm toplumsal kesimler gibi biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının hayatlarını da çok olumsuz etkiliyor. Kamuda ve özel sektörde sistematik bir biçimde daraltılan iş alanlarımız nedeniyle işsizlik tehlikesi, düşük ücretler ve güvencesiz çalışma biçimleri ortak kaderimiz haline geldi. Artan kiralar, kontrol altına alınamayan fiyatlar, temel tüketim maddelerinde yaşanan kıtlık, düşen alım gücü, açlık sınırına düşen ücretler ve giderek artan işsizlik bizlerin de yaşamını söndürüyor. Nitelikli bir eğitim alan, köklü üniversitelerden iyi derecelerle mezun olmuş birçok genç meslektaşımız, mesleki, maddi ve sosyal tatminsizlik nedeniyle geleceğini yurt dışında arıyor.

Yerel seçim sonuçlarıyla bir kez daha gördük ki örgütlü bir mücadelenin, iradenin ve kararlılığın galibiyeti mutlaktır. 22 yıllık AKP iktidarı boyunca; Gezi’de yükselen ortak iradenin ardından, belki de  ilk kez ve somut olarak AKP rejimi ciddi anlamda geriletilmiştir. Mayıs seçimlerinin ardından ısrarla vurgulamıştık; seçimleri kazandılar ama bu ülkenin yarısının da rızasını alamadılar. Bu gerici, bu kötülük iktidarının ülkeyi yönetmesi artık mümkün değildir.

Bizler, bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları olarak; 100 yıldır ülkemizin her önemli dönemecinde yaptığımız gibi, mesleğimizin kamusal sorumluluğu ve tarihten öğrendiklerimizin gereği olarak, ezilenlerin, sömürülenlerin, yanında durmaya, üreten, sanayileşen, kalkınan ve hakça bölüşen bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz.

İşte bu yüzden yerel seçim sonuçları bizler için oldukça önemlidir. Bu sonuçlar AKP rejiminde açılmış büyük bir gediktir. Direnerek, mücadele ederek elde edilen her kazanım, toplumun, emeğin ortak kazanımıdır. Ortak geleceğimiz, bu kazanımlarla şekillenecek ve güzelleşecektir. Emeğin güçlü kollarıyla kurulacak bir dünyada ne açlık olacak ne sefalet ne savaş olacak ne nefret ne emperyalist boyunduruk olacak ne kapitalist sömürü, ne gericilik olacak ne de cehalet! Emeğimizle kuracağımız dünyada demokrasi olacak, özgürlük olacak, barış olacak, bağımsızlık olacak, laiklik olacak, gönenç olacak, huzur olacak!”

MMO Genel kurul sonuç bildirisi kamuoyuna önümüzdeki günlerde ayrıca sunulacak.


Oda Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener'in açılış konuşması:

" TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın 50. Olağan Genel Kurulu’na hoş geldiniz. Oda Yönetim Kurulu ve kendi adıma sizleri saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Öncelikle, Odamızın bugünlere gelmesinde büyük emeği bulunan, Oda-TMMOB çalışmalarında sonsuzluğa uğurladığımız Teoman Öztürk ve Sezai Gürü nezdinde bütün arkadaşlarımızı ve bu çalışma döneminde aramızdan ayrılan Selçuk Somer, Ali Metin Duruk, Oğuz Akar Tülücü, Fikri Düşünceli ve burada isimlerini sayamadığım tüm değerlerimizi sevgi ve saygıyla anıyorum. Anıları ve mücadelelerini yaşatacağız.

Konuşmama başlarken, omuz omuza mücadele ettiğimiz; Akbelenlerden Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerine, işçilerden çiftçilere, kadınlardan emeklilere, eğitim ve sağlık emekçilerinden basın ve hukuk emekçilerine, depremzede yurttaşlarımızdan kayyım atamaları ile seçme hakları yok edilen yurttaşlarımıza, Cumhuriyetin iktisadi sosyal kültürel kazanımları, demokrasi, laiklik, eşitlik, emek, barış, adalet, özgürlük için mücadele eden bütün halkımıza, tüm ilerici demokratik güçlere destek ve dayanışmamızı ifade ediyorum.

Ve bu haklı mücadelelere sebep oluşturan;

  • Emperyalizme bağımlılığı, sömürü, rant, usulsüzlüklere, yolsuzluklara dayalı sermaye egemenliği düzeni ve dinci faşizmi,
  • Cumhuriyetin kurucularına lanet yağdıran, antiemperyalist Kuvayı Milliyecilerle emperyalizm uşağı yapıları eş tutanları,
  • Laiklik, bilim, aydınlanma, demokrasi, kamu yararı ve hukuk düşmanlığını,
  • Ülkemizin yeraltı-yerüstü tüm kaynak ve varlıklarının yağmalanmasına yol açan politikaları,
  • Kürt sorununda izlenen yok saymacılığı, şiddeti ve tasfiyeci politikaları,
  • Savaş kışkırtıcılığını, halklar arasında düşmanlık tohumları eken ırkçı, milliyetçi, mezhepçi politikaları,
  • Laik eğitimi tasfiye eden, cehaleti besleyen, çocukları karanlığa teslim eden gerici politikaları,
  • Sağlıkta sosyalizasyona son veren politikaları,
  • Cinsiyet ayrımcılığını, kadınların üzerindeki baskı ve şiddeti,
  • Düşünce, örgütlenme, toplanma, basın özgürlükleri, dokunulmazlık, seçilmişlik ve barajsız siyaset yapma hakkını engelleyen bütün antidemokratik uygulamaları,
  • Toplumun değişik kesim ve bireylerine yönelik devlet terörünü,
  • İnsanı değersizleştiren, yok sayan, muhtaç duruma düşüren politikaları,
  • Kamu kurumu niteliğindeki özerk yerinden yönetim kuruluşları ve TMMOB’mizi zayıflatmaya çalışanları

kınıyor; örgütlü toplum savunmamızı ve bağımsız demokratik bir Türkiye mücadelesindeki kararlılığımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.

Bildiğimiz üzere Şube genel kurullarımız ülkemizi, halkımızı, kamu ve meslek-meslektaş yararını ana eksen olarak kabul eden çalışma anlayışımızın örgütümüz genelinde benimsendiğini bir kez daha gösterdi. Şimdi bu genel kurulumuz ile yoğun bir çalışma dönemini geride bırakıyor, mesleki ve demokratik değerler doğrultusunda yeni bir çalışma dönemine doğru bir adım daha atıyoruz.

Genel kurulumuzda, dünyada ve ülkemizdeki gelişmeleri, bu gelişmelerin ülkemiz, halkımız, mesleğimiz, meslektaşlarımız üzerindeki etkilerini hep birlikte değerlendirecek, Şube genel kurulları ve Oda çalışmalarında dile getirilen görüşleri harmanlayacağız.

Daha güçlü bir Oda ve üreten, sanayileşen, hakça bölüşen bir Türkiye için söz üstüne söz koyacak, önümüzdeki dönemin çalışmalarının çerçevesini belirleyecek; Oda ve TMMOB organlarında görev alacak arkadaşlarımızı seçeceğiz.

Genel kurul ve seçimlerimiz, totaliter iktidara karşı Cumhuriyetçi, laik, demokratik, halkçı, kamucu/toplumcu bir cevap olacaktır.

Önümüzdeki zorlu süreci örgütlü üye gücümüz ve mesleki bilimsel, demokratik duyarlılıklarımızdan hareketle en doğru şekilde planlayacağımıza, bütünlüğümüzü koruyarak çalışmalarımızı genişleteceğimize inanıyorum.

Bu çalışma dönemimizde dünya, bölgemiz ve ülkemizde önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bazılarına değinmek istiyorum.

Kapitalizmin 1970’lerde dünya genelinde içine girdiği krizle birlikte devreye soktuğu, 1990’larda doruklarına ulaşan küreselleşme ve neoliberalizmin herkesi ihya edeceği iddiasının çökmesi; neoliberalizmin yıkıcı toplumsal sonuçlarının ortaya serilmesi ve 2008/2009’dan itibaren süren bunalım ve durgunluk, yeni ekonomik, sosyal ve jeopolitik sorunların eklenmesiyle büyümüştür.

Üretkenlikte zayıflama, yüksek işsizlik, reel ücretlerde gerileme, gelişmekte olan bazı ülkelerdeki sanayisizleşme, iklim değişikliğinin etkileri, pandemi döneminde ortaya çıkan ve süren tedarik zincirleri sorunu ile Çin’in ekonomi, teknoloji alanlarındaki yükselişi, dünya ekonomisi ve siyasetinin geleceğini etkileyecek önemdedir.

Ekonomi, teknoloji, istihdam, sağlık, gıda, iklim-çevre, savaşlar, göçler, yoksulluk, büyük güçler arası rekabet ve neofaşizmin yükselişi boyutlarıyla çok katmanlı, toplu bir bunalım/kriz durumu vardır.

Enerji, maden, hammadde, su kaynakları dahil yayılmacı siyasi-jeopolitik emeller ve nüfuz alanları mücadelesi, savaşlara, işgallere ve birçok önemli toplumsal soruna yol açmaktadır.

İkinci Dünya Savaşının bitimiyle oluşan iki kutuplu dünya dengesinin, Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerin çözülüşü ile değiştiğini, ABD hâkimiyetindeki tek kutuplu bir dünya düzenine geçildiğini, bu dönemde Birleşmiş Milletler Örgütü’nün ABD emperyalizmi tarafından büyük ölçüde etkisizleştirildiğini biliyoruz.

Emperyalizmin İkinci Dünya Savaşı sonrası Orta Doğu’da izlediği istikrarsızlaştırma siyaseti, başta Yemen, Afganistan, Irak, Libya, Suriye örneklerinde görüldüğü üzere, müttefikleri ve özellikle İsrail’in yayılmacı politikası aracılığıyla sürmektedir. ABD’nin bölgedeki hedefi İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın korunması, İran’ın zayıflatılması, geriletilmesidir.

Diğer taraftan ABD, nükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik antlaşmalardaki imzalarını geri çekmiş; emperyalizmin savaş aygıtı NATO, bütün Doğu Avrupa ve Baltık’ta sürekli olarak genişleyerek Rusya’yı kuşatmıştır.

Rusya-Ukrayna savaşı, emperyalizm ve Rusya arasındaki bir nüfuz alanı savaşıdır.

NATO’nun değişik biçimler ve yeni katılımlarla Orta Doğu ve Uzak Doğu’ya kadar genişletilmesi emelleri de gündemdedir.

Dünyadaki başlıca önemli yeni gelişmeleri; Covid-19 salgınının, Tayvan’ı Çin’e karşı kullanmanın, Çin ile rekabetin ve en son Rusya’nın Ukrayna’yı, İsrail’in Filistin’i işgalinin etkileriyle, dünya çapında oluşan tedarik-ticaret-emek ve finans zincirlerinde görülen önemli kırılmalar olarak özetlemek mümkündür.

Bu gelişmelerle birlikte, Rusya’nın toparlanması ve Çin’in ekonomi ve teknoloji alanlarındaki yükselişi, dünya ekonomisi ve siyasetinin gelecek perspektiflerini etkileyecek boyutlardadır.

ABD, İngiltere ve AB, strateji belgelerinde Çin’i engellenmesi gereken baş düşman ilan etmiştir. Emperyalist-kapitalist devletler, ABD’nin Çin’i kuşatma amacıyla geliştirdiği, önce Asya-Pasifik, şimdi Hint-Pasifik stratejisinin arkasına dizilmiş durumdadır.

Şimdi 1990’lardan beri ABD’nin başını çektiği tek kutuplu yeni dünya düzeninden çok kutuplu bir dünyaya geçiş söz konusudur. Şimdi teknoloji ve ticari rekabetin, korumacı ulusal politikaların, bölgesel gerilimler ve savaşların etkili olacağı yeni bir döneme girilmiştir.

Dünyada gelinen bu nokta; halklar açısından sosyal hak kayıpları, işsizlik, yoksullaşma, açlık, toplumsal parçalanma, mülteci akınları, insanlık dışı yaşam koşulları, kitlesel ölümler ve halklar arasında kuşaklar boyunca sürecek düşmanlıklara anlamına geliyor.

Ancak bu olumsuzluklar aynı zamanda geniş kitleler tarafından sorgulanıyor da. Kısaca, başka bir dünya özleminin yayılmasına da yol açan mevcut dünya durumu, sömürüsüz, savaşsız, barışçı bir seçeneği de halkların önüne koymaktadır.

Son gelişmeler bağlamında da, İsrail’in Filistin halkına onlarca yıldır onulmaz acılar çektiren devlet terörü ile onun baş destekçileri olan emperyalist devletleri kınadığımızı; Odamızın, Filistin halkının son derece haklı istemlerinin yanında olduğunu belirtmek istiyorum.

İktidar bu konuda ikiyüzlü bir politika izlemektedir. İktidar İsrail’e sattıklarıyla Filistin halkına ihanet etmiştir. İsrail’e ticarete yapılan sözde kısıtlama yetmez, İsrail ile tüm siyasi, askeri, ekonomik anlaşmaların iptal edilmesi, diplomatik ilişkilerin kesilmesi gereklidir.

İktidarın dış politikası, bir yandan emperyalizme ekonomik, siyasi, askeri bağımlılık temelinde; bir yandan da toplumsal muhalefeti baskı altında tutmak, toplumu milliyetçi-şoven, mezhepçi, militarist eksenlerde kutuplaştırmak ve halklar-ülkeler arası düşmanlıkları körükleyici tarzda yürütülmektedir. İktidarın, emperyalistler ve büyük güçler arası çelişkilerden yararlanma şekli, ülkemizin dışa bağımlılığını artırıcı yöndedir.

Emperyalizme bağımlılığa, doğalgaz ve nükleer santral ile Rusya’ya, şimdi de Varlık fonundaki varlıkların peşkeş çekilme niyeti ile Körfez ülkelerine bağımlılık eklenmiştir. İktidarın yaptığı ve önümüzdeki dönemde yapacağı her borç, kredi anlaşması, büyük faiz yükleriyle birlikte gene halkımıza, bizlere yüklenecektir. Ülkemiz, Saray iktidarı ile yeni bir tür kapitülasyon kıskacı altına girmektedir.

Her zaman savunduğumuz dış politikayı; Saray rejiminin izlediği emperyalizm, NATO ve NATO’nun genişletilmesi yanlısı politikanın aksine; militarist ve savaş yanlısı politikaları red ederek NATO’dan çıkmayı, ülkemizdeki üslerin kapatılması, ülkede, bölgede, dünyada barışı ve halkların bir arada yaşamasını savunmak; savaşlara, işgallere, emperyalist ve her türden yayılmacılığa karşı çıkmak; ülkelerin içişlerine karışmamak, egemenlik ve bağımsızlıklarına saygı temelindeki politikalar bütünü olarak özetlemek mümkündür. Genel kurulumuzun bu çizgimizi birlik içinde doğrulayacağından eminiz.

Bildiğimiz üzere son yıllarda ülkemizde Cumhuriyet dönemindeki bütün olumlu gelişmeleri tasfiye eden köklü bir rejim değişikliği yaşanmıştır. Tek adam yönetimi altında yoğun bir dincileştirme ile baskıcı otoriter bir rejim söz konusudur.

Tarihimizin bütün usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, kayırmacılıklarını, borçlanma ve faiz ödeme düzeylerini, rant politikalarını, vergi adaletsizliklerini kat kat aşan, aynı zamanda halkı işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı ile güçten düşüren bir kötülükler iktidarı, felaketler iktidarı söz konusudur.

Kürt sorununda “açılım”, “çözüm” gibi oyalama adımları, yerini, militarist politikalar ve seçilmiş yasal temsilcileri hapse göndermeye, baskı ve yok sayma politikalarına bırakmıştır.

Sanayi, tarım, enerji, madencilik, dışa bağımlılık kıskacı altındadır. Serbestleştirme–özelleştirmeler, üretim ile ihracatın ithal girdilere bağımlılığı ve emperyalizmin belirlediği uluslararası işbölümünün dayattığı fason üretim olguları ve iktidarın can simidi olan kuralsızlaştırma ve rant uygulamaları, ülkemizi sanayisizleştirmiş, tarım ürünlerinde kendimize yeterliliği bitirmiş, ithalata bağımlı kılmıştır.

Kamusal üretim, hizmet ve denetimin tasfiyesi, fason ve esnek üretimin yaygınlığı ile rant eksenli sermaye birikiminin hâkimiyeti; mühendislik hizmet ve uygulamaları ile meslek örgütlerimizi etkilemekte, mühendisliği değersizleştirmektedir. Mühendislik eğitimden başlayarak niteliksizleşme, yoksullaşma ve işsizlik kıskacındadır.

Pandemiler, depremler, orman yangınları, işyeri yangınları, seller; iş, kadın, trafik, tren cinayetleri ve tüm diğer felaketler “takdiri ilahi” gibi çağdışı nedenlere bağlanmaktadır.

Saray rejiminin yıkım ve felaket üreten politikalarına, pandemi dönemi özel bir ayna olmuştur. Önlemlerin yetersizliği, eksikli kapanmalar, erken “normalleşme”ler ve aşı olup-olmamanın kişilere bırakılması, aşılamadaki yavaşlık ve aşı karşıtlığına tanınan serbestlik vaka ve can kayıplarını artırmış, vakalar ve ölümlerin açıklananın çok üstünde olduğu tam da depremin olduğu zamanda yayımlanan ölüm istatistikleri ile ortaya çıkmıştır.

Pandemi, saray iktidarı ve sermaye için baskı ve sömürüyü yoğunlaştırma vesilesi olarak değerlendirilmiş; sermayeye sunulan destekler daha da artmış; esnafa, çiftçiye, emekliye, halka ise sadece gidin kredi alın, borçlanın denilmiş; kaynaklar emekçilerden ve sağlık alanından esirgenmiş, işsizlik ve yoksulluk artmış, esnek-güvencesiz çalışma biçimlerine meşruiyet kazandırılmıştır.

İktidarın, bırakalım bizlerin yıllardır dile getirdiğimiz önlem uyarılarını, kendi kurumlarının raporlarına da yansıyan depremlere karşı önlemsizliği ve 6 Şubat depremleri sonrası harekete geçmedeki kasti yavaşlığı, açıklanan 50 bin kişiden çok daha fazla insanın ölümüne ve milyonlarca insanın sefalet koşullarında yaşamasına neden olmuş, halk gene desteksiz kalmıştır. Cumhurbaşkanının seçim döneminde sarf ettiği “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” sözleri bu açıdan ibretliktir.

Saymakla bitmiyor arkadaşlar, Türkiye birçok uluslararası ölçüm endeksinde narkotrafik, kara para aklama, enflasyon gibi konularda başlarda; eğitim, sağlık gibi konularda ise çok gerilerde yer almaktadır. Ülkemiz, finans, rant, mafyatik-oligarşik bir rant ve suç ağı çıkarlarının kıskacı altındadır.

Cumhuriyetin ve toplumsal gelişme süreçlerinin tüm kazanımları; laiklik, bilim, aydınlanma, modern toplumsal yaşam, demokrasi, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, temsili parlamenter sistem, 150 yılı aşan Anayasal birikim ile bütün temel hak ve özgürlükler ayaklar altındadır.

Yapılan her şey, iktidar ve çevresine sermaye aktarımı ve her türlü hukuk dışılık ve zorbalıkla iktidarın ömrünü uzatmak içindir.

Bildiğimiz gibi söz konusu neoliberal ve gerici değişim-dönüşüm sürecine itiraz eden halk muhalefeti ve TMMOB’miz, mevzuat düzenlemeleri ve her türlü antidemokratik uygulama ile etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.

Ancak iktidarı bugün dahi korkutan 2013 büyük Gezi direnişi, gerilediği seçimler olan 7 Haziran 2015 genel, 31 Mart 2019 yerel, 14 Mayıs 2023 genel ve en son 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonuçları, iktidarın desteğinin ciddi bir şekilde eridiğini göstermektedir.

Gerek bu genel durum gerekse günümüzdeki sayısız işçi, çiftçi, emekçi, emekli, kadın, halk tepkilerinde görüldüğü üzere, Türkiye bu istibdat rejimine teslim olmayacaktır. Safımız, halk egemenliği, eşitlikçi, sömürüsüz, laik, bilimin aydınlattığı ve geliştirdiği, üreten, kamucu/toplumcu temelde kalkınan, barış ve kardeşlik içindeki bir Türkiye ve dünya safıdır.

Bu noktada toplumsal muhalefetin bu rejime karşı çıkışının doğru bir içerikle ve doğru bir şekilde sağlanması oldukça önemlidir.

Neoliberal ve totaliter siyasal İslamcı çerçevedeki rejim değişikliğinin, parlamenter muhalefet tarafından bütünlük içinde ele alınmaması ile toplumsal muhalefetin eşgüdümü veya birleşikliğinin olmaması, iktidarın ömrünün uzamasına yol açmaktadır.

Ancak umuyoruz ki, 31 Mart yerel seçimleri sonuçlarına da yansıyan toplumsal tepkiler, halkçı, kamucu/toplumcu bir çerçevede önümüzdeki döneme daha etkin bir şekilde damga vursun.

Bu noktada bizim, TMMOB’mizin önemli bir yeri olduğunu belirtmek istiyorum. TMMOB ve bağlı Odalarının toplumsal yaşamın bütününe yönelik yurtsever kamucu faaliyetleri, ülkemizdeki tüm olumsuzlukları sergilemiş ve pratikte doğrulanmıştır. Hemen her konu, TMMOB’nin ve diğer dost çevrelerin yıllardır yürüttüğü haklı, onurlu, özverili mücadeleyi sürekli olarak doğrulamıştır.

Bu gerçekliğin farkında olarak, önümüzdeki dönemde örgütlü yapımızın toplumsal muhalefetin programatik bir çerçevede etkinleşmesi ve birleşik bir yapıya dönüştürülmesinde bir kaldıraç olarak devreye girmesi gerektiğine inanıyoruz.

İktidarın tüm toplum ve kurumlar üzerinde olduğu gibi, Odalarımız ve TMMOB’miz üzerinde otoriter vesayet kurma çabalarını gündeminden düşürmediğini, gücünü toplumu kuralsızca şekillendirmek için kullandığını biliyoruz.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve TMMOB’yi dönüştürme çabası, esasen kamu yararının tasfiyesi girişimleri ve bizlerin ülke/toplum yararına faaliyetlerimizden dolayıdır.

Kamu idari yapısında yıllardan beri gerçekleştirilen piyasacı otoriter ve gerici dönüşümler, kamusal üretim, hizmet ve denetimlerin tasfiyesi ve mevzuatımızda yapılmak istenen değişikliklerin hepsi, birbirleriyle bağlantılıdır.

Hep ifade ettiğimiz gibi, Odamıza verilen en önemli görevlerden biri, işlerin ehil, bilen insanlar eliyle yapılmasını sağlamak ve sicillerini tutmaktır. Yaptığımız bütün çalışmalar, çabalar, etkinlikler bunu temin etmek içindir. Fakat iktidar örgütlü toplumdan korkmakta, örgütlü yapıları düşman görmektedir. Yaptıkları, Oda-Üye ilişkisini zayıflatarak meslektaşları işverenler karşısında tek başına bırakmak, meslekleri değersizleştirerek daha da savunmasız hale getirmek, imzacılığın ve kiralık diploma furyasının önünü açmak olmuştur.

Bu nedenle yeni çalışma döneminde mesleki sorumluluklarımızı daha iyi bir şekilde yerine getirmeyi, örgütlülüğümüzü güçlendirmeyi, saldırılara karşı birlik içinde hazırlıklı olmayı, mesleki uygulama ve kamusal hizmet niteliğimizi yükseltmeyi sürekli olarak gündemimizde tutmalı; meslek alanlarımız üzerinden siyaset yapmaya doğru bildiklerimizi söylemeye cesaretle devam etmeliyiz.

Odamızın ve TMMOB’mizin, siyasi iktidarların tasarruflarını bilimsel teknik ölçütler ve kamusal-toplumsal-mesleki yarar süzgecinden geçirerek, ülkenin en karanlık dönemlerinde bile gerçekleri açıklamaktan geri durmadığı gerçeği bizlere rehber olmalıdır.

Bundan sonra da hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmayan bu bağımsız tutum ile örgütsel varlık ve ilkelerimizi koruyan duruşumuzu uyum içinde sürdürmekle yükümlüyüz. Genel kurulumuzun bu yöndeki irade beyanı son derece önemlidir.

Birazdan OYK Sekreteri Elif Öztürk arkadaşımız tarafından sunulacak olan 49. Dönem Çalışma Raporu’nda iki genel kurul arası dönemde yaptığımız çalışmaları ayrıntılı olarak göreceğiz.

Yaptıklarımız kadar yapamadıklarımız ve eksik yaptıklarımız da oldu. Birkaçına ve önemli bazı konulara kısaca değineceğim.

Gönül rahatlığıyla söylemeliyim ki; Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak, bu dönemde de emek, bilim, mühendislik, sanayileşme, toplumsal kalkınma, demokratikleşme ve ülkemizin bağımsızlığı gerekliliklerine dayanarak çalıştık.

Birkaç yıl öncesine göre yayınlarda önemli bir yere geldik. Çok değerli yayın kurullarımız var. Dergilerimiz içerik ve tanınırlık olarak iyi bir yere geldi. Bilimsel/akademik yayınlarımızın daha fazla indekste taranması çabalarımıza devam etmeliyiz.

Mühendis ve Makina Güncel dergimizin üyeyle buluşması, okunurluğu noktasında sıkıntılarımız var. Yeterince dijitalleşemedik, üyeye ulaşamıyoruz. Hem dijital yayıncılık imkanlarını hem de basılı yayın imkanlarını değerlendirmeliyiz.

Yeni bir yayınımız var: Sanayi ve Toplum. Ekonomi, sanayi, kalkınma politikaları ve bunların teknoloji, istihdam, enerji, iklim, çevre, eğitim gibi tüm unsurlarının toplumsal bağlam içinde ele alınacağı Sanayi ve Toplum ikinci yılına girdi.

Fakat okunurluğu, örgütümüz, arkadaşlarımız tarafından yayılması ve meslektaşlarımızın katkı sunmasında gerilerdeyiz. Değerli iktisatçı, toplum bilimci, akademisyen, istatistikçi, araştırmacı, meslektaş ve uzman dostlarımızın özel katkılarıyla hazırlanan bu yayını daha geniş bir kesime ulaşması için çaba sarf etmeliyiz.

Oda Raporlarımıza Enerji Çalışma Grubumuz bir yenisini ekledi. Programatik nitelikte bir çalışma olan Demokratik ve Katılımcı Kalkınma İçin Kamucu Sanayi, Enerji, Ulaşım Politikaları ve Uygulamaları Oda Raporu’nu yayımladık. Ayrıca, Türkiye’nin Enerji Görünümü adlı kapsamlı çalışmanın güncellenmesi de Enerji Çalışma Grubumuz tarafından sürdürülmektedir.

Güzel kitaplar basmaya devam ediyoruz. Bu alanda dijitalleşmenin önemli bir adımını gerçekleştirdik, satışlar da arttı. Var olan niteliği koruyarak zenginleştirmeli; kurumsallaşmayı geliştirmeli; meslek alanlarımızdaki ihtiyaçlara yönelik her alanı kapsayacak şekilde yayın çabası içinde olmalıyız. Meslek alanlarımızla ilgili eser hazırlayanların ilk düşündüğü yer Odamız olmalıdır.

Başka bir alan da, TMMOB Sanayi Kongresi ile taçlandırdığımız kongre, kurultay, sempozyum etkinliklerimizdir. Eskişehir Şube yürütücülüğünde ilk defa Raylı Sistemler Kongresi ile Edirne Şube yürütücülüğünde yıllar sonra tekrar gerçekleştirdiğimiz Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu içerik olarak dolu dolu ve ihtiyaçları karşılayan etkinlikler oldular. Diğer yandan planladığımız iki etkinliği gerçekleştiremedik, Otomotiv ve Enerji Ekipmanları Yerli Üretimi Kongrelerini önümüzdeki dönem yapmayı hedeflemeliyiz.

Genel olarak pandemi sonrasında yüz yüze etkinliklerimizde katılım problemi olduğunu görüyoruz. Belki konu ilgi çekmiyordur, doygunluğa ermiştir, zamanlama yanlıştır, yeterince duyuramamışızdır vb. gerekçeler söyleyebiliriz. Ama her bir etkinliğimizi ayrı ayrı değerlendirmeli, buna uygun tedbir ve gereklilikleri yerine getirmeliyiz.

Bilginin paylaşımla ortaklaştırması için dijitalleşme/yapay zekanın sunduğu imkanları da değerlendirerek bu platformları geliştirme, dönüştürme çabası içinde olmalıyız.

Meslek ve meslektaş onurunu korumak ve mühendislik işlerinin ehil insanlar eliyle yapılmasını sağlamakla yükümlüyüz. Bu bağlamda üye olmayan ehil arkadaşlara ulaşmak, üye olmalarına yönelik çalışmalar yapmak ve üyelerimizin en azından çalışacakları alanlarla ilgili eksikliklerini tamamlamalarına yardımcı olmalıyız.

Çok önemli bir konu da, üyeleşme oranındaki ciddi düşüşlerdir. Üyeleşme, örgütlenme ve aidiyetin artırılması yönündeki çabalarımızı geliştirmemiz gerekiyor. Oda, üyeleri ile var olur ve yapının sağlıklı bir şekilde devamı, ancak örgütlülüğün artması, üyenin çalışmalara, etkinliklere katılması, görüşleriyle katkı sunması, Odaya sahip çıkması, aidatını düzenli olarak vermesiyle mümkündür. Şubelerimizden, üyelerimizin görüşlerini alarak önerilerini sunmalarına ihtiyaç duyuyoruz.

Çok sayıda aracımız var; İl-ilçe temsilcilikleri, kurullar, işyeri temsilcilikleri, komisyonlar, çalışma grupları, dergiler, kitaplar, bültenler, eğitimler, teknik faaliyetler, kongreler, söyleşiler... Bunların, güncel ihtiyaçları da dikkate alarak, daha etkin olması için çalışmalıyız.

Eğitimlerimizi tüm uzmanlık alanlarımızı kapsayacak şekilde nicel ve nitel olarak artırmak, geliştirmek durumundayız. TMMOB’de eğitim ve belgelendirme konusunda öncü olan Odamız, mevcut eğitimleri güncelleyerek geliştirirken, yeni eğitimleri de kapsama almalıdır. Elbette yapay zekâ ile başka boyuta ulaşan dijitalleşmenin getirdiği bazı sorunlar vardır, ancak imkan ve fırsatlar da vardır. “Öğrenme merkezi” gibi yeni araçlarla eğitim, sınav, yetki belgesi gibi konuları da içerecek şekilde eğitimleri gözden geçirmek, yeni programlar oluşturmak, görevlerimizden biridir.

Ayrıca, her Şubemiz kendi alanlarındaki “dönüşüm” projeleri ile kentsel-kırsal, doğal, kültürel, tarihi mirasın rant talanına açılmasını, yerel yönetimler üzerindeki iktidar vesayetinin artırılmasının sonuçlarını, merkezi ve yerel idarelerin rant alanlarını genişletmesiyle oluşan ve oluşacak kamusal-mesleki denetim eksikliğinin toplumsal yaşamdaki etkilerini kamuoyuna yansıtabilmelidir.

Öğrenci yurtları ve tüm binalarda peş peşe yaşanan asansör kazaları, İliç’teki katliam, İstanbul’da 29 emekçinin öldüğü yangın ve son teleferik kazası gibi olaylar, kamusal denetim ve düzenlemelerin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. İnsanların, toplumun can ve mal emniyetini ilgilendiren hususlar ile işçi sağlığı ve iş güvenliği piyasasının insafına bırakılamaz ve ticari rekabet unsuru olamaz. Bu konulardaki mevzuat ve uygulama dahil tüm eksikliklerin, işlerin ehil yani Odaları tarafından eğitilip belgelendirilmiş mühendisler eliyle kamusal görevlendirmeyle yapılmasını sağlayacak şekilde giderilmesi gerekiyor. Odamızın bu alanlarda her türlü mevzuat oluşturulması dahil çalışmalara destek ve katkı vermeye, görev almaya hazır olduğunu bir kez daha buradan ifade etmek isterim. Bu konuda kamuoyu oluşturmak için çabalarımızı artırmalıyız.

Mühendis işsizliğinin ardında yatan gerçekleri, sanayi, tarım, hizmet sektörlerindeki durumlar ile bağ kurarak teşhir etmeliyiz. İşsiz ya da iş değiştiren, iş arayan üyelerimize yönelik mevcut yapı ve çalışmaları geliştirmek, üyelerimizle dayanışma içinde olmak önümüzdeki bir diğer sorumluluktur.

Bu arada, Çalışma Programımızda olan uluslararası ilişkiler konusunda fazla bir şey yapamadığımızı da belirtmeliyim. Önümüzdeki dönemde eşdeğer örgütlerle ilişkileri geliştirmeyi ve yurtdışındaki üyelerimizle ilişki mekanizmalarını kurmayı hedeflemeliyiz.

Bir çalışma dönemini geride bırakırken, tüm çalışmalarda emeği bulanan örgütümüze teşekkürlerimizi de sunmak istiyorum. Oda Yönetim Kurulu olarak,

Bu zorlu dönemde Odamızı TMMOB’de başarıyla temsil eden ve Birliğimizin boyun eğmez mücadeleci tutumunda özel bir yeri bulunan Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’a,

TMMOB’nin kurul, komisyon, çalışma grupları ve İKK’lerde Odamızı temsil eden arkadaşlarımıza,

Bütün çalışmaları birlikte yaptığımız şube yönetim kurulları, il-ilçe temsilcilikleri, işyeri temsilcileri, komisyonlar ve çalışma gruplarında görev alan üyelerimize,

Etkinliklerimizin düzenleme, bilim ve yürütme kurullarındaki değerlerimize,

Eğitim merkezi çalışmalarımızı geliştiren Eğitim Çalışma Grubumuza,

Birçok Oda Raporumuzu hazırlayan Enerji Çalışma Grubumuza,

Mühendis ve Makina Akademik, Mühendis ve Makina Güncel, Endüstri Mühendisliği ve Tesisat Mühendisliği dergilerinin yayın kurullarına,

Sanayi ve Toplum bültenimizde emeği bulunan dostlarımız ve arkadaşlarımıza,

Mesai arkadaşlarımız teknik görevlilerimize, tüm Oda çalışanlarına ve

Görüşlerimizi halkımıza ulaştıran basın emekçilerine

içtenlikle teşekkür ediyoruz.

Konuşmamı tamamlarken, yeni çalışma dönemimizde Oda ve TMMOB organlarında görev üstlenecek tüm arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum.

Yeni dönemde de meslek alanlarımızdan yola çıkarak doğru bildiklerimizi söylemeye ve bunun için mücadele edeceğimize inancımla genel kurulumuzun birliğimizi ve direncimizi güçlendirmesini diliyor, sizleri saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum.

Yaşasın bağımsız, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü Türkiye mücadelemiz.

Yaşasın Makina Mühendisleri Odası örgütlülüğü.

Yaşasın TMMOB örgütlülüğü."